4 Aralık 2015 Cuma

Yirminbirinci Gün: Şöbiyet

29.11.2015 / Pazar –  Şeker Detoksu Gün 21

BİTTİ! BİTTİ! BİTTİ!
KURTULDUM!

Şimdi sizlere 21 günlük bu serüvenin hasılatını açıklıyorum. 2,5 kilo verdim, sabahları daha dinç uyanmaya başladım, gözaltı şişlik ve morluklarım azaldı (babam bunun sebebinin direkt olarak alkolü bırakmam olduğunu düşünse de) ve son olarak sporda gösterdiğim performans büyük ölçüde arttı. Bu kadar güzel etkinin yanında canım artık hiç tatlı çekmiyor demeyi de çok isterdim tabi ama ilk günden beri söylediğim gibi böyle bir şey tam olarak mümkün değil. Vücut unutsa beyin unutmuyor şekeri, beyin unutsa kalp unutmuyor zaten.  Ha bu kadar sürenin sonunda farklı olarak ne oldu? Artık yemeklerden hemen sonra canım tatlı çekmiyor. Güzel yemeğin arkasına gelen “Of bir tatlı olsa da yesek“  hissi artık bana hiç gelmiyor. Görmesem tatlı aramam mesela ama gözümün önünde birileri yerse kesin yine canım çeker. Yani sonuç olarak gerçekten de iddia edildiği gibi şekeri bırakmanın etkileri 21 günün sonunda net olarak gözlemlenebiliyor ve hakikaten de insan vücuduna yararları büyük.

Peki, bu detoksu insanlara tavsiye eder miyim?
Kesinlikle hayır.

Yazılarımı sırasıyla takip ettiyseniz ilk 15 günün benim için kâbus gibi geçtiğini anlamışsınızdır. Bir kere o yoksunluk ve açlık kısmı çok acı dolu. Sinir, stres, gerginlik, agresiflik… Yani ne oluyoruz ya altı üstü bir detoks bir insanın hayatı bu kadar felç edilmez ki. Sonra alkol alamıyorsun, bütün hafta sonu aktivitelerin çöp oluyor. Karbonhidrat alamıyorsun, dışarı arkadaşlarla yemeğe çıkmak zulüm oluyor. Şeker detoksu sadece şekeri bırakmaktan ibaret olsa valla yapın diyeceğim, ama rafine karbonhidrat olayı tamamen manasız ve bana bunun aksini bu detoksu tam olarak tamamlamamış kimse iddia edemez. Önce 21 gün adam gibi yapın sonra gelin konuşalım…
Sağlıklı olmak istiyorsanız, dengeli beslenin aşırıya kaçmayın ama hiçbir şeyden de kendiniz mahrum bırakmayın. Kilo vermek istiyorsanız az yiyin, bir süre börek çörek pasta tüketmeyin günlük öğünlerinizi normale göre kısın biraz da spora gidin. Yok, ben tek başıma yapamıyorum diyorsanız bir diyetisyene gidin, onlar sizi seveee seveee(!) adam ediyorlar zaten. Ama sağlıklı olmak veya kilo vermek için bir anda sakın detoksa başlamayın. İnsanı hayattan soğutuyor…

Eğer benim gibi can sıkıntısından “dur lan şunu da yapayım bari” diye bu işe girecekseniz kendinize önce yazacak güzel bir blog açın bir de okuyacak güzel insanlar bulun.

Son blog yazımı bitirmeden önce,
Her gün bıkıp usanmadan detoksumu hakkıyla tamamlayabileyim diye bana beslenme çantası hazırlayan annem ve babama,
Ben detoksa girdim diye gaza gelip detoksa giren, 10. Gününde pes edip kendini yemeye veren, öküz gibi yediği halde asla kilo almayan gıcık ve biricik arkadaşım Hazal’a,
Blog’un ilk gününden beri yazılarımı ilk paylaştığım anda okuyup, üzerinde kritik veren ve kendimi geliştirmemi sağlayan arkadaşlarım Ladin, Elif ve Ece Cambaz’a,
Beni bu süreç boyunca hep destekleyen, canım tatlı çekince süte tarçın karıştırıp bana servis eden ofis arkadaşım Deniz’e,
21 gün boyunca yiyemesem de sadece dünya üzerindeki varlıkları bile beni mutlu eden Lahmacun, Baklava ve Şöbiyet’e,
Hayatıma şeker detoksu fikrini yaptığı bitmek bilmeyen şekersiz tatlı paylaşımlarıyla sokup, benim tepemin tasını attırarak bu detoksa girmemi sağlayan Sayın Dyt. Ferin Batman’a,
Lezzet Haritası programıyla Anadolu’yu kaşık kaşık yiyerek beni kıskançlıktan çatlatan Ezgi Serter’e,
Yedikleri her tatlının fotoğrafını atarak beni canımdan bezdiren (onlar kendilerini bilir) paçoz arkadaşlarıma,
Detoksun son gününde gözümün önünde Dominos Double Cheddar Italiano Pizza yiyen vicdansız en yakın arkadaş grubuma,
Teşekkürü bir borç bilirim!

Son olarak 21 günlük bu serüvende sıkılmadan yazılarımı takip eden, mesaj atan, arayan soran, Facebook paylaşımlarımı görüp beğenen ve yorum yapan, yazdıklarımı yararlı bulup kendi sayfalarında paylaşıp yazılarımı daha fazla kişiyle buluşturmamı sağlayan tüm herkese çok teşekkür ederim. 

ŞAFAK ATAR, GİZOŞ KAÇAR!





3 Aralık 2015 Perşembe

Yirminci Gün: Tulumba Tatlısı

28.11.2015 / Cumartesi –  Şeker Detoksu Gün 20
Pinner Test sonuçları elinize ulaştığında sonuçların olduğu dokümanda 3 adet renkli sütun görürsünüzBu sütunlardan ilki olan kırmızı sütun kişinin kesinlikle kaçınması ve tüketmemesi gereken gıdaları gösterir. Sarı sütun, sınırda reaksiyon gösterdiğiniz ve kaçınmanızın faydalı olacağı gıdaları gösterir. Üçüncü ve son sütun olan yeşil sütun kişinin hiçbir kısıtlama olmadan tüketebileceği gıdaları listeler. Kırmızı ve sarı sütun arasındaki ayrımı iyi yapmak gerekirse, kırmızı sütundaki gıdalardan kaçınılması sarıdakilere göre çok daha öncelikli olmalıdır. 
Testi yaptırmadan önce yaptıran insanlardan duyduğum kadarıyla sonuçlarda çok dumur edici gıdalar çıkabiliyormuş. Mesela domates intoleransı diye bir olay var, domates ve içinde domates geçen hiçbir gıdayı tüketmemen gerekiyor. Türk mutfağındaki salçanın önemini düşünecek olursan domates intoleransı = aç kalmak. Sonra Gluten intoleransı var mesela o da evlerden uzak… İçinde gluten olan hiçbir gıdayı sindirememek acayip üzücü bir şey, çünkü gluten her yerde. Buğday, yulaf, arpa, çavdar… Derken yine baya bir yemek elendi, al işte yine açsın! 

Ben bu sonuçların çıkma riskini göze alarak testi yaptırmaya gittim ama testi yapan arkadaşa da tembihledim “bak böyle hayatımın içine edecek sonuçlar çıkarsa bana haber vermeyin” diye. Neyse tabi o işler pek öyle olmuyormuş, testin sonuçları direk benim e-mail adresime geldi. Mail açılana kadar acayip heyecanlıydım. Yani o kadar korkuyordum ki sevdiğim bir şeye intoleransım çıkacak diye aklımı oynatacaktım. Sanki çıksa ne olacak tüketmeye devam etmeyecek miyim? Edeceğim ama hep bir vicdan azabı olacak içimde.  Hayır, bir de bayağı da bir para verdim yine kendi isteğimle kendi hayatımın içine etmek üzereyim. Ama biliyorum çok yararlıymış, çok rahatlatıyormuş, rahatsızlıkların ve şikayetlerin büyük ölçüde azalıyormuş. Yaptıran herkes çok memnunmuş ve ben bundan eksik kalırsam kesin çatlarım.

Neyse, sonunda test sonuçlarımı açtım ve 3 tane nur topu gibi kırmızı, 2 de sarı gıdam olduğunu gördüm. Peki, bunlar neler?
Kırmızı Gıdalar
Çörek Otu: Kandil simidi dışında çok bir yerde tükettiğim söylenemezdi zaten. Onunda susamlısını yer hayatıma devam ederim. Aslında çok yararlı bir besinmiş ama başka yararlı besinlerde vardır elbet bunu yemesem eksikliğini asla hissetmem.
Yulaf: İlk gördüğüm an utanmasam OLEY diyecektim. Geçen sene yaptığım diyetlerimde o kadar çok yulaf yedim ki anlatamam. Hele bir de suyla haşlanmış yulafa armut doğrayıp üzerine tarçın ektiğin bir tarif var ki o da meşhur bir detoks kahvaltısıdır, ancak çeken bilir tam bir BEYGİR öğünü. “Bu yulaf intoleransı işi çok iyi oldu. Asla yemek zorunda değilim hatta yemeyi geçtim kaçınmam lazım, güle güle yulaf...” diye düşünürken testin açıklamalar kısmını okumamla, yulafın bende soğuk duş etkisi yaratması bir oldu. Raporda yazan cümleyi direk aktarıyorum: “Viski ve votkalarda da yulaf bulunduğu için bu tür alkolleri de belirli sürelerle tüketmeyiniz.”  OOO YO! 
Soya Fasulyesi: Uzak doğu mutfağını tamamen hayatımdan çıkarmamı gerektirecek olan bu madde de zerre umurumda olmadı. Sushi filan zaten sevmem, soya sosu da çok tuzlu diye pek haz etmezdim. Soya filizi bizim Türk mutfağında çok yaygın kullanılan bir şey de değil. Çok rahat. Yine süper intolerans vücudumu tebrik ediyorum. Ne kadar gereksiz gıda varsa bulup reaksiyon göstermiş.
Sarı Gıdalar
Karnabahar: Ya inanmıyorum karnabahara intoleransım mı çıktı? Hâlbuki karnabaharın ne güzel(!) tadı ve kokusu vardır insanın burnunun direğini eritir yer yer midesini bulandırır. Ağzında sakız gibi uzar, tipi bir şeye benzemez. Annecim özür dilerim artık bir daha asla aslaaa karnabahar yiyemem çünkü bana zararlı! Lütfen ısrar etme… 
Şeker Pancarı: İşte buraya kadar çok iyi dayandığım intolerans testimin ZORT ettiği noktaya gelmiş bulunuyorum. Ne demek şeker pancarı içeren ürünleri tüketemezsin? Beyaz şeker lan o, beyaz şeker her şey! Beyaz şeker hayat! Ya bu bir çeşit şaka mı? Ya şeker detoksu yapıp hayattan soğumuş, bitsin diye şafak sayan bir insana senin şekere intoleransın varmış arkadaşım denir mi?  Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? 
Çarkıfelekte en yüksek puan bendeyken İFLAS gelmiş gibi hissediyorum kendimi. 
NOT: Şeker pancarı intolenransının ayrıntılı açıklamasını henüz öğrenemedim. Umarım tablo çok vahim değildir. Ühü ühü…

2 Aralık 2015 Çarşamba

Ondokuzuncu Gün: Profiterol

27.11.2015 / Cuma –  Şeker Detoksu Gün 19

OOOO! Beyler bayanlar son 2 gün!

Zaten yazacak konum kalmadı artık bloğun bitmesinin zamanı çoktan gelmişti. Bu son birkaç gündür detoks olayına artık o kadar alıştım ve bu hayat tarzını o kadar kabullendim ki hafta sonu gelmiş ve ben farkında bile değilim. Nasılsa dışarı çıkmayacağım diye hafta sonunun gelmesini hiç önemsemedim galiba. Bildiğiniz asosyal bir tip oldum. Sadece şeker değil sosyallik detoksu da yapmış oldum arada. Zaten ben detoksu unutsam bile insanlar unutmadığı için ayrılmaz bir parçam haline geldi bu durum. Mesela birine bir şey sormam gerekiyor mesaj atıyorum, oooo detoks ne durumda ya diye cevap atıyorlar. Hayır, şurada iki saniye unutmuşum ne güzel, neden hatırlattın ki? 

Karar verdim şu 2 günde çabuk tarafından geçerse kendimi usulca şekere teslim edeceğim. Aslında canım çektiğinde değil de gerekli olduğuna kanaat getirdiğimden buna karar verdim. Çünkü şu an benim vücut şok, benim vücut dumur! Kaldıramadı bu kadar düzenli ve sağlıklı beslenmeyi. Alışacak filan diye de iyice korkuyorum ben hep böyle devam edemem ki sonuçta. Bir an evvel kendisini sağlıksız beslenme alışkanlıklarım ile eski düzenine döndürmem lazım.
Eski hayatımı geri istiyorum!

Bugün bahsedeceğim Gıda Intoleransı yine çok popüler ve yararlı bir konu, bu yüzden özellikle sona sakladım! Günlük yaşantımızda yediğimiz birçok gıda vücudumuzda olumsuz etkiler yaratıyor olabilir. Örneğin bazı günler yediğimiz bir şeyden dolayı “bugün çok şiştim, galiba yediğim şey bana dokundu” deriz ya işte o sırada yaşadığımız rahatsızlık hissi gıdaların vücudumuzda yarattığı bu olumsuz etkilerden sadece bir tanesi. Vücudumuzda bazı enzimlerin olmayışı veya yeterince üretilmeyişi veya bağırsak florasındaki bozukluklar bazı gıdaların yeterince sindirilememesine ve bağırsaklarda yeterince parçalanamamasına sebep olur. Bu gıdalar vücudumuz tarafından zararlı ve yabancı maddeler olarak algılanır ve savunma sistemimiz intoleransımız olan gıdalara karşı savunmaya geçer. Bu savunma durumu vücudumuzda şişkinlik, halsizlik veya ileri seviyelerde kaşınma, deride döküntü gibi rahatsız edici etkiler olarak kendini gösterir.

Ne yazık ki herkesin (çok çok küçük bir azınlık dışında) farklı farklı gıdalara intoleransı var ve bunların hangi gıdalar olduğunu anlamak için Gıda Intoleransı testi yaptırmak gerekiyor. Piyasada şu an birçok gıda intolerans testi var, gerek profesyonel merkezlerde gerekse evde kitini satın alarak bu testi kolayca yapabiliyorsunuz. Ben yaptığım araştırmalar sonucunda Pinner Test’i diğerlerine nazaran daha güvenilir buldum ve geçtiğimiz haftalarda bir fırsatını bulup yaptırdım.
Önce parmağınızı bir iğne ile deliyorlar, sonra oradan fışkıran kanları bir kağıda sürüyorlar akabinde o kağıdı yurtdışında bir merkeze yolluyorlar. Merkez kan örneğiniz üzerinde gerekli testleri yapıp 2-3 hafta içinde size sonuçları bildiriyor. Ben testi 2 hafta kadar önce nFIT’de yaptırdım. Sonuçta parmak delmedir, kandır filan tanıdık bildik insan olsun dedim, bir de Oya'ya çok güvenirim zaten eski arkadaşım. 

Neyse en sonunda testimin sonuçları bugün elime geçti. Ama bu sonuçlardan yarın ki yazımda bahsedeceğim…

Yazacak konu kalmıyor dedim ya! Neremden konu bulayım bu kadar çok?

1 Aralık 2015 Salı

Onsekizinci Gün: Kaymaklı Ekmek Kadayıfı

26.11.2015 / Perşembe –  Şeker Detoksu Gün 18
Bakıyorum da bu blogdan sonra herkeste bir şeker detoksu yapma çalışmaları başladı. Bakın benim detoks henüz bitmedi, etkilerini az çok anladık ama nihai sonucunun ne olduğunu hala bilmiyoruz. Bence benim ki bitene kadar siz bu işlere soyunmayın. Ya belki hiçbir etkisi olmayacak boşu boşuna 21 gün harcamışımdır nerden bilelim?  Emin olduğum tek bir şey var ki herkes bu detoks ve diyet konularında aşırı gaz. Toplumda bir sağlıklı beslenme furyası başladı ve herkesi yavaş yavaş içine çekiyor. Yazdıklarımı hayatta okumaz dediğim tüm herkes bloğumu okur oldu. Okumanıza gerçekten çok şaşırıyor olmakla birlikte, asla sıkılmayıp okumaya devam ettiğiniz için de okurlarıma ayrıca teşekkür ediyorum.
Şimdi biraz detoks kapsamında tartışmalı olan konulara ağırlık vermek istiyorum.
• Detoksta kahve yasak
YANLIŞ! Evet, böyle bir söylenti var. Aslına bakarsanız 7 gün detokslarında kahve kesinlikle yasak onu biliyorum. Ama bu 21 günlük şeker detoksunda yasak değil. Kulvarlar farklı kulvarlar. Detoks var detoks var hepsini aynı sanmayalım lütfen. Ayrıca eğer bunda kahve de yasaksa artık ÇÜŞ!
• Sakız çiğnemek yasak
DOĞRU! Ne yazık ki bu doğru, sakızlar tatlandırıcı içerdiği için sakız çiğnemek de 21 gün boyunca tamamen yasak. Falım sakızlarında bildiğim kadarıyla tatlandırıcı yok. Canınız çok sakız çiğnemek isterse onu önerebilirim. 
• Şekersiz tatlı tarifleri ile tatlı ihtiyacımı giderebilirim
DOĞRU! Ama Allah aşkına kendinize böyle işkenceler etmeyin. Şekersiz tatlı tariflerinin %95’ı rezalet… Tatlı ihtiyacınızı karşılamaya yönelik olmamakla birlikte, daha çok sizi tatlıdan soğutmak için uydurulan bu tariflere lütfen itibar etmeyiniz. Özellikle tarifin içeriğinde Chia Tohumu gördüyseniz arkanıza bakmadan tariften uzaklaşmanızı şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca burada amaç tatlıya hasret kalmak! Zaten bu detoks sürecinde yırtınsanız da tatlı ihtiyacınız karşılanmıyor, çok kararlıysanız sıkın dişinizi 3 haftacık. Şekersiz tatlı lafını duyunca otomatik sinirleniyorum vallahi durduramıyorum kendimi… Çok pardon!
• Süte tarçın katarak tatlı ihtiyacımı azaltabilirim
DOĞRU! Süte tarçın katınca (özellikle laktozsuz süte) salep içiyormuş gibi kendinizi kandırabiliyorsunuz. Ama bunu ilk 1 hafta filan sakın yapmayın, aklınıza daha çok tatlı gelmesine sebep oluyor. Sütlaçlar, keşküller, kazandibiler… 

30 Kasım 2015 Pazartesi

Onyedinci Gün: Kedi Dilli Tiramisu

25.11.2015 / Çarşamba –  Şeker Detoksu Gün 17
Ofise yine baklava geldi ve bu sefer Düveroğlundan.  Şeker detoksu sürecimde her hafta ofise tatlı geldiği yetmezmiş gibi, geçen her hafta tatlılar bir üst modelleriyle geldi. Resmen sabrım test ediliyor ofistekiler tarafından. Ama hepsi şahit tek bir ısırık dahi almadım baklavadan, sadece kutunun önüne gidip biraz koklayıp geri döndüm, gerçi kokusu bile kafa yaptı…  İş yerinde herkes etrafımda sürekli olarak bir şeyler yiyor. Diyeceksiniz ki insanların lokmasını mı sayıyorsun. Hayır, tabi ki saymıyorum da insan yemeyince diğerlerinin yedikleri bir ayrı dikkat çekiyor. Sürekli bisküviler, çikolatalar, krakerler dönüyor ofis içinde… OH GÖTÜRÜN. Yarasın. Neyse herkes sakin olsun haftaya aranıza geri dönüyorum ve bu sefer dönüşüm muhteşem olacak. 

Bu aralar hem okul, hem iş hep bir yandan bastırıyor bu yüzden çok yoğun çalışıyorum ve beynim yorgunluktan patatese döndü. Geçenlerde bir arkadaşıma yoğunluğum konusunda söylenirken bir de “Açım zaten detoks da çok zor” diye bir cümle daha ekledim. Arkadaşım bana baktı ve “Çok iyi işin var ama inatla master yapıyorsun. Zayıfsın ama kafayı bozmuş gibi detoksla uğraşıyorsun. Sen kendi ağzına etmeye bayılıyorsun.” dedi.  Acayip iyi ikna oldum, kız baya mantıklı konuştu ağzımı açıp bir şey diyemedim. Cidden ben bu kadar işin arasında bu detoksa niye başladım lan? Hoş bunu düşünmek için biraz geç kaldım sanırım.  4 gün daha dişimi sıkıvereyim bari…
Ayrıca 21 gün aşırı uzun değil mi? Yap yap bitmiyor, günler geçmek bilmiyorBlog yazılarımın altına ne zaman bitecek ya ne kadar uzun sürdü filan diyorsunuz ya, asıl ben diyorum onu NE KADAR UZUN SÜRDÜ YA BU NE ZAMAN BİTECEK?! 21 gün ne geçmez, ne bitmez zaman aralığıymış! Hayatımın 23 yıl hop diye geçti 21 gün geçemedi arkadaş. Asker gibi gün sayıyorum en sonunda şafak sayar indireceğim cep telefonuma. Asker yolu gözlemiş kadar oldum gerçekten teşekkürler sevgili Türk instagram popili diyetisyenler cemiyeti!

29 Kasım 2015 Pazar

Onaltıncı Gün: Künefe

24.11.2015 / Salı –  Şeker Detoksu Gün 16

ŞAFAK 5!

Tam beş gün sonra şeker detoksum bitiyor ve ben ne yapacağımı tam olarak bilmiyorum. Aklım ve kalbim sabah patates kızartması ile gözünü aç, akşam künefe ile gözünü kapa diyor. Ama içimde küçücük minicik bir parça var ki “o kadar dayandın eğer hemen geri başlarsan bütün emeklerin boşa gidecek” diye söyleniyor. İçimdeki vicdan yapan parçadan nefret ediyorum ve işin kötüsü çok haklı. Yahu o kadar dayandım, şimdi 22. gün zart diye tatlıya mı gömüleceğim? Sonuç olarak şöyle bir karara vardım karbonhidrata geri döneyim ama en azından yılbaşına kadar şeker tüketmeyeyim. Zaten dediğim gibi şekere karşı olan göz açlığım bitmiş durumda. 1 ay daha dayanamayacağım bir yanı yok. Ama patates kızartması, lahmacun ve mantıya kesinlikle geri dönüyorum. Onlar olmadan 1 hafta daha dayanmam söz konusu bile değil.

Hayatımın son 3 yılı bir fiil diyet yapmakla geçti. Gönlümden geçtiği gibi yemek yediğim günleri artık hiç hatırlayamıyorum. Acaba neden etine dolgun kadınların makbul olduğu günlerde doğmadım? (Acayip pirim yapardım, alır götürürdüm yemin ediyorum!) Ama bir halt varmış gibi 34-36 beden vücutların moda olduğu dönemde doğdum. Şimdi sağlıklı olsan yeter, estetik kaygılarla mı diyet yapıyorsun vırt zırt diye konuşacak olanlarınız olabilir. Tabi ki estetik kaygılarla diyet yapıyorum, tabi ki estetik kaygılarla diyet yapıyorsunuz. Kim hoş görünmek istemez ki? Ayrıca benim karşı tarafa hoş görünmek gibi bir derdim yok valla diyen de gözümde uzaylıdır kusura bakmasın. Ben karşı tarafın gözüme hoş gözükmesini istiyorsam, kendime bakmak zorundayım arkadaşım.

Belki bu işin okulunu okumadım ama küçüklüğümden beri (abartmıyorum ki zaten annemi tanıyanlar çoktan anlamışlardır) bir şekilde diyet kavramı içinde büyüdüm. Tamam, yani el kadar çocukken herhalde diyet yapmıyordum ama ben köşede gofret yerken annemin sürekli soda içtiği günleri de dün gibi hatırlarım. Benim asıl akıl hocam annemdir! O yoğun çalışma temposu içinde bile iş çıkışları koştur koştur jimnastiğe gittiğini, elinde sürekli bir diyet listesiyle ara öğün hesabı yaptığını, bir dilim kek için 3 gün aç kaldığını bilirim ben annemin. Kendimi de bu yönümle ona benzetirim çoğunlukla, sonuçta armut dibine düşermiş. Yıllarca anneme özenip diyet yapmaya çalıştım, tabi ki hep başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra baktım bir gün annem diyet yapmaktan aşırı sıkıldı, derken bayrağı ben devraldım.


Diyeceğim o ki bu işler tamamen genetik. Popon büyümeye programlıysa büyüyor ve sen bunu engellemek için hayatın boyunca savaşmak zorundasın. Diledikleri gibi yemek yiyerek kilo almayanlara ayar oluyorum! Hele yemek yemekten hoşlanmayan insanların varlığını direk reddediyorum. Yemek yemeye benim kadar tapınıp dünyanın en büyük zevki olduğunu düşünen tüm herkese selam yolluyorum. 





27 Kasım 2015 Cuma

Onbeşinci Gün: Fıstıklı Antep Baklavası

23.11.2015 / Pazartesi –  Şeker Detoksu Gün 15
Kabul ediyorum her güne ait değişik ve ilgi çekici konular bulup, bunun hakkında yazmak ve okuyucunun ilgisini canlı tutmak çok zormuş. Ama sırf ilgi çekici konu bulabileyim diye yaptığım araştırmalar sonucunda fahri beslenme ve diyetetik diploması almış kadar oldum. Hiç okumadığım kadar makale, yayın ve köşe yazısı okudum. Sağlıklı beslenme nedir, gündelik hayatta nasıl kolaylıkla form tutulur, insan vücuduna yararlı ve zararlı besinler nelerdir bu konularda küçük uzmanlıklar kazandım. Sonuçta vardığım nokta (çok affedersiniz ama) bu hayatta NAH sağlıklı kalınır. Arkadaşım onu yeme zararlı, bunu yeme kilo yapar, onu şöyle tüketme besin değeri kaçar… 
EE BU INSANLAR NE YIYECEKLER?
Bakın dikkatinizi çekerim daha şu kolesterol yapar, bu kalbe zararlı kısımlarına değinmedim oralar 40’dan sonra ilgi alanıma anca girer. Eğer bütün sağlıklı beslenme kaidelerine uyarak yaşamaya çalışırsak bir süre sonra fotosentez yaparak da beslenmemiz mümkün olabilir, tam anlamıyla ot gibi yaşarız artık. Demeye çalıştığım ben sizin yerinize okudum ve araştırdım aklıselim bir insan bu önerilerin yüzde 90’ına uymaz, uyarak yaşarsa da çok da yaşamış sayılmaz. 

Detoksumun son pazartesinde tatlısızlık ve karbonhidratsızlık kavramlarına iyice adapte olmuş bulunuyorum. Zekam tekrar normal seviyelere yükseldi, sonunda sinir katsayım düştü ve iştahım iyiden iyiye kapandı. Bu ara canım sadece yemekle birlikte tüketecek güzel bir içecek çekiyor. Normalde yemeklerin yanında bir şeyler içmeyi çok severdim, şimdi içemeyince sürekli öğünlerimde bir eksiklik varmış gibi hissediyorum. Biliyorsunuz detoksta sadece soda serbest ve ben eğer biraz daha soda içersem midemin orta yerinde kocaman bir delik açılacak. Geçtiğimiz iki haftada kaç litre soda içtim ben bile bilmiyorum ve çok sevmeme rağmen o kadar sıkıldım ki anlatamam. Ayran iç dediğinizi duyar gibiyim, çok tuzlu olduklarından hazır ayranları hiç sevmem baştan söyleyeyim. 
Şimdilerde Stevia diye bir şey çıktı belki duymuşsunuzdur, Avrupa’da Amerika’da acayip popüler bizim ülkede de yenile adını duyurmaya başladı. Aslında Stevia Güney Amerika yerlileri tarafından geleneksel bir tatlandırıcı olarak kullanılan, bitki çaylarına ve diğer içeceklere eklenen bir bitkidir. Stevia bitkisinin yaprakları Steviol Glikozitleri olarak adlandırılan doğal tatlandırıcılar içerir. Bu madde şekerden 300 kat daha tatlı olup, günümüzde gıdalara kalori aktarmadan tatlandırmak için kullanılmaktadır. Güney Amerika bunca yıldır bu nimetten yararlanırken bize bu kadar geç gelmiş olması bizim ayıbımızdır. Şu an yurtdışında birçok içecek marketlerde Stevia’lı olarak da sunulmaktadır. Bunlara uluslararası pazarda Coca Cola ve Lipton Ice Tea öncülük etmektedir. Bu markalar henüz Türkiye pazarına stevialı ürünleri ile girmediler fakat denemek isterseniz Çaykur’un ürettiği Didi markalı soğuk çay şu an marketlerde stevialı seçeneği ile de satılmakta. Ben henüz denemedim, detoksu bozar mı bozmaz mı emin olamadım biraz daha sabretmeye karar verdim. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla Stevia tatlı yapımında da kullanılabilen bir bitki. 
STEVIALI BAKLAVA ÜRETEN CENNETE GIDER!
Bu arada kızlar hala mı baklava sevmiyorsunuz? Bir daha düşünün!

25 Kasım 2015 Çarşamba

Ondördüncü Gün: Pişmaniye

22.11.2015 / Pazar –  Şeker Detoksu Gün 14
Bugün sabah kahvaltıda çok ince bir dilim beyaz ekmek yemek zorunda kaldım. Kahvaltıya bir arkadaşımın evine gittim, başka eve gidince de “ay canım pardon ya Wasa yok muydu?” diyemiyorsun tabi. Ama bakın cidden çok ince bir dilim, ya böyle bir taraftan bakınca arkasını görüyorsun dilimin bildiğin şeffaf. Onu da canım çektiğinden değil de mecburiyetten yedim, sadece zeytin ve peynir yiyerek kahvaltı etmeye çalışınca mide bir acayip oluyor böyle kımıl kımıl. Mecburen biraz ekmekle bastırmak gerekiyor. Aslında yumurta olsa ona da gerek kalmazdı ama elimizde ne yazık ki yumurtamız da yoktu.

Bu yaptığım minik oyunbozan hareketten dolayı pişman olduğumu söyleyemeyeceğim. Birincisi yediğim 3 gram ekmek daha soluk borumdayken yok oldu, mideye kadar sağ salim ulaşması mümkün değildi. İkincisi bu lanet detoksu yapmak için hiç ama hiç motivasyonum kalmadı. Ya bir kere hala canım tatlı çekiyor hiç öyle o hissin gittiği filan yok. Yani yalan olmasın artık öyle eskisi gibi tatlı yemeden duramıyor değilim, durduk yere canım tatlı aramıyorAma önüme getirip koysalar gayet yerim hiç affetmem. Ek olarak bu süreçte öyle aman aman bir kilo vermediğim gibi verdiğim kiloyu da geri aldım. İlk bir haftada iki buçuk kilo verdim, ikinci haftada bir kilosunu aynen geri aldım. Bende mi bir gariplik var diye bu kiloyu geri alma işini bloğa yazmadan bir süre bekledim, ama bu sabah detoksa benden sonra gaza gelip başlamış bir arkadaşımdan ve annesinden gelen haber üzerine artık yazmaya karar verdim. Evet, onlar da verdikleri kiloların bir kısmını geri almışlar. Bir kilo düşünün ki daha detoksu bırakmadan geri alınıyor! EE NE ANLADIK BİZ BU İŞTEN? Madem kilo verdirdin bari geri aldırma sen ne salak bir beslenme düzenisin? Belki kilo vermek birincil amaç değildi ama verdiğini geri alınca da insan bir sinirleniyor, kendini kandırılmış hissediyor. 
Şu an bu son hareketiyle şeker detoksu benim için 7 ölümcül günahtan birini işledi. Kendisini en başta da pek sevmiyordum, şu hareketten sonra acayip kuruluyorum! Fena çizdim üzerini detoks, rezil detoks, kahpe detoks, şıllık detoks,  kaşar detoks! 
Bugünlük daha fazla yazmıyorum, küstüm…


24 Kasım 2015 Salı

Onüçüncü Gün: Pancar Tatlısı

21.11.2015 / Cumartesi –  Şeker Detoksu Gün 13
Yine dışarıda geçen bir Cumartesi gecesi, yine ayık ve kendimde olduğum bir akşam!
Bugünkü yazımda “Alkollü mekân da ayık kalmak” konusuna değineceğim.  Genelde ilaç kullanmıyorsan ya da araba kullanman gerekmiyorsa gece kulübünde pek ayık gezmezsin, yani ben daha önce hiç gezmemiştim ta ki şu son iki haftaya kadar. Bu hafta gayet güzel, zeki ve ayık arkadaşlarımla mekâna girip, gecenin sonunda zombilerle dışarı çıktım. Herkes saatler geçtikçe düz bakmayı bıraktı, beyin kullanımını minimuma indirdi, sonra görmeyi ve en son da beyinlerini kullanmayı bıraktı.  Bu işlemlerin sırasıyla böyle olduğunu hep tahmin ediyordum ama hiç dışarıdan bir gözlemci olarak izlemeye fırsatım olmamıştı. Daha çok bende herkesle birlikte tek tek fonksiyonlarımı sıfırlıyordum.
Ayıkken sarhoş insanlarla bir arada olmak çok zormuş gibi gelse de aksine aşırı eğlenceli bir şey. Bir kere karşındaki normal halinden 10 kat daha salak yani ne desen yiyor, ağzından çok kolay laf alabiliyorsun ve hiç düşünmeden hareket ettiği için süper eğlenceli bir insana dönüşüyor. İçinden ne geliyorsa yapıyor, doğal olarak sende içinden ne geliyorsa yapabiliyorsun, kimse kimseyi yargılamıyor ve en güzeli ay dün çok mu saçmaladım acaba diye uyanmıyorsun çünkü sende her şey kayıtlı kalıyor. OFF bir de herkes gece saatler geçtikçe nasıl çirkinleşiyor nasıl çirkinleşiyor anlatamam. Sıcaktan ve alkolden bütün kızların suratlar mum gibi eriyor, erkeklerin saçlar kafalarına yapışıyor yüzler kızarıyor, tipler birer birer kayıyor.

Ayıkken yaptığım bir başka efsane tespitim “Kızlar Tuvaleti Dedikoduları”! Masadaki insanlarla ilgili gizli dedikodu yapmak istiyorsan bunu yapacağın en doğru yer tuvalettir bu konuda netiz. Ama sarhoşken bağıra çağıra dedikodu yapınca bu iş gizli olmaktan çıkıyor tabi. Artık sarhoşken nasıl bir sesimizi yükseltiyorsak meğer her yerden her şey duyuluyormuş, tabi insanlar yüzde 95 oranında bulanık bir kafayla gezdikleri için duyulan bu dedikoduları kimse algılayamıyor.  
Detoksun ikinci hafta sonunu da Cin Tonik görünümlü Soda Limon ile midemi delmeden geçirdiğime göre, artık son düzlüğe girmiş bulunuyorum. Bir hafta kadar daha dayanırsam, başarıyla ve hiç cıvıtmadan bu saçma macerayı tamamlanmış olacağım.  Arkadaşlarım sanırım hafta sonları içmediğimi asla kabullenmeyecekler ama ben bu gece ayık gezme işini sanırım biraz sevmeye başladım. Bence arada herkes birkaç hafta alkolü bırakmalı.
Aman tanrım neler diyorum!

Sanırım şekersizlik beynimde kalıcı hasarlar bıraktı…

23 Kasım 2015 Pazartesi

Onikinci Gün: Şekerpare

20.11.2015 / Cuma –  Şeker Detoksu Gün 12
Detoksumun 12. gününde evde televizyon izlerken karşıma Lezzet Haritası programı çıktı. Biliyorsunuz bu blogda resmini kullanmayı en sevdiğim kişi Ezgi Sertel yani bu programın sunucusu. Kendisini o kadar çok seviyorum ki programı ne zaman görsem OO BENİM Kİ ÇIKTI diye sevinip direkt ekranın başına kuruluyorum. Türkiye’nin her yerini geziyor, en güzel ve en taze yöresel yemekleri sömürüyor üzerine bir de para kazanıyor. Rüya gibi bir iş, kendisi gerçekten idolüm. Tabi ki bu kadar yemenin üzerine bu programa ilk başladığı 2013 yılından bu yana hatun gözle görülür bir şekilde kilo aldı. Eğer programı izlediyseniz, Ezgi Sertel’in nasıl bir iştahla yemek yediğine de hâkimsinizdir. Yani kadın sadece yemekle kalmıyor yemeğe ettiği iltifatlarla ve yerken ki mimiklerle durumu olduğundan daha da abartarak ekran başındaki insanların çatlamasına sebep oluyor. Hangi yörede olursa olsun oturduğu her masada en az 7-8 çeşit yemek oluyor ve bu rakam bazı programlarda 20leri bulabiliyor. Masadaki yemekleri tatmak ve izleyiciye aktarmak programın bir gerekliliği, ama yemekleri tattıktan sonra bütün masayı yemesi Ezgi Sertel’in tamamen kendi tercihi. Hadi masadaki yemeklerin hepsini yiyorsun, hepsi çok güzel vazgeçemiyorsun anladık. Bari yanında pidedir, bazlamadır onları yeme. Üç yıldır yapıyorsun canım bu programı hiç mi sıkılmadın boş ekmek yemekten?

Günlük yaşantımızda küçük değişiklikler yaparak, mesela Ezgi Sertel’in programda yaptığının aksineher yemeğin yanında pide, bazlama, ekmek yememek gibi, formumuzu koruyabiliriz. Rahatlıkla koruyabiliriz demiyorum, rahat değil çünkü illa uğraştırıyor. Diyetisyenlerin sürekli yazıp çizdiği bu küçük değişikliklerin ve sağlık önerilerinin en akla mantığa uygun ve uygulanabilir olanlarını sizler için derledim. 
1) Restoranlarda yemeklerden önce gelen zeytinyağı ve ekmek ikilisini tüketmeyin. 
- Ekmekleri özel olan ve sıcak gelen restoranlarda yapması çok zor biliyorum. Ben de bazen o çekime karşı koyamıyorum ama yememek lazım. Muhtemelen restoranda birazdan kalorili bir yemek yiyeceksin, bari başlangıçtaki o pisboğazlıktan kalori alma. Eğer masada herkes yememe konusunda hem fikir ise geldiği gibi geri yollayın siz onları. 
2) Sipariş edilen yemeklerin yanında gelen pilav, patates gibi yardımcı yemekleri yemeyin.
- Tabi siparişiniz hamburger ise patatesi de yememek büyük ayıp ama formuma dikkat ediyorum ayağına tavuk külbastı söyleyip yanında gelen pilavı yersen olmaz.
3) Yemek sırasında su için. Özellikle çok açken yemeğe oturmadan önce kocaman bir bardak su içerek mideyi biraz olsun doldurmaya çalışın.
- Benim kendi adıma en çok uyguladığım madde bu. Yemeğin yanında bilerek çok su tüketiyorum zaten artık alışkanlık haline geldi. Valla vücuda bir zararı var mıdır, yemeğin besin kalitesini düşürür mü onu bilemiyorum ama acayip güzel mideyi tıkıyor!
4) Sabahları uyandığınızda kahvaltıdan önce 1 büyük bardak karanfilli su için.
- Bu da bir başka favori maddem. Hafta içi her sabah işe gitmeden karanfilli su içmeye çalışıyorum. Kan şekerinin düzenlenmesi açısından baya yararlı. Ayrıca sabahın erken saatlerinde daha kahvaltı yapmadan metabolizmanın çalışmaya başlamasını sağlıyor. 
5) Yemekte sadece çorba tüketmiyorsanız, ana yemekten önce gelen çorbayı yarım kâse için.
- Çorba deyip geçmemek lazım. Çorbalarda bir hayli kalorili olabiliyor. Naçizane fikrim ya sadece çorba salata ile öğün geçirin ya da ana yemek öncesi yarım çorba için. Tabi eğer alkol sonrası gece çorbası (Devrez de mercimek çorbası veya Rumeli’de İşkembe ya da Kelle Paça) içmeye çıktıysanız o saatte isteğiniz kadar içebilirsiniz. Battı balık yan gider… OFF ÇOK ÖZLEDİM YA.
6) Günde 1-2 bardak bitki çayı, 8-10 bardak da su için.
- Bazı diyetisyenler günde 8 bardağa kadar bitki çayı içebilirsiniz diyor. Bence içmeyin, direkt cırcır olursunuz.
7) Taşıt kullanmadan gidebileceğiniz yerlere yürüyerek gitmeyi, asansör kullanmak yerine merdivenlerden çıkmayı tercih edin. 
- Bu madde çok mantıklı olmasına rağmen bana hiç hitap etmiyor, gün içinde hiç kendimi yoramam. Siz iyisi mi benim gibi haftada 3 gün spora gidin, sonra istediğiniz kadar asansöre binin.
VE EN ÖNEMLİSİ: Kendinizi asla çok aç bırakmayın. Eğer yemek saatinize daha çok varken acıkmaya başladığınızı hissederseniz ağzınıza mutlaka bir şeyler atın. Çünkü uzun süreli açlık sonrası göz dönmesi halinde garsonu bile yiyebilirsiniz.

22 Kasım 2015 Pazar

Onbirinci Gün: Hanım Göbeği

19.11.2015 / Perşembe–  Şeker Detoksu Gün 11

Bugün itibariyle başladığım bu maceranın resmi olarak yarısını tamamlamış bulunuyorum. Detoksa başladığımdan bu yana çok kilo kaybetmesemde göbeğimde gözle görülür bir küçülme oldu. Bu beklemediğim bir sonuçtu, objektif olmam açısından sanırım bunu belirtmemde yarar var. Bu içinde bulunduğum açlık durumunu hiç savunmak istemiyorum ama sanırım biraz işe de yarıyor. Şimdi bugüne kadar neler yedim içtim biraz onlardan bahsedeyim. Aslında bu konuya hiç değinmeyi düşünmüyordum ama en çok soruda bu konu ile ilgili gelmeye başladı. Yani buraya değişik yemek isimleri yazmayı bende çok isterdim ama annem de ben de çalıştığımız için öyle değişik detoksa uygun yemekler hazırlamaya hiç vaktimiz olmuyor. Bildiğiniz zeytinyağlı yemekler; et, tavuk ve balık yemekleri; çorbalarla filan besleniyorum. Tabi hiç birinin yanında ekmek, pilav ve makarna yemiyorum bu da hoooop oluyor sana detoks.
Ya kısaca özetlemek gerekirse masadan aç kalkacaksın arkadaşım bu işin sırrı burada. Doyduysan doğru şeyleri yememişsin demektir!

Son zamanlarda Instagram’dan baya bir diyetisyen takip ediyorum ve şu an ki popüler beslenme konseptlerine acayip hâkimim. Sonuçta vardığım nokta Türkiye de diyet yapmak da diyetisyen olmak da çok zor. Avrupa veya Amerika da çoğu ülkede yemekler zaten hali hazırda rezalet olduğu için diyet sırasında değişik ve sağlıklı ürünlerden yapılmış yemeklerden yemek insana koymuyordur. Ama burada durum öyle değil, insan güzelim Türk yemeklerini bırakıp abidik gubidik havalı isimli besinlerle yapılmış sağlıklı öğünler ile beslenemiyor.
Özellikle şu aralar Türkiye’de isim yapmış birçok diyetisyen yurt dışında seminerlere katılarak yeni beslenme trendlerini keşfedip, bizim ülkeye de tanıtmaya çalışıyorlar. (Bu popüler diyetisyenlerin arasında liseden bir arkadaşım da var, kendisi de yazdıklarımı takip ediyor. Seviyorum güzel yazıyorsun filan dedi valla diyet otoriteleri bile takip ediyor bu bloğu ona göre ciddiyetle okuyalım canlarım!) Her neyse, bu diyetisyenler hayatlarımıza sokmak istedikleri sağlıklı besinleri bize sevdirmek için sürekli yeni tarifler deniyor, Türk damak tadına en uygun şekilde bizlere sunmaya çalışıyorlar. Bu çabalarını çok haklı buluyor ve takdir ediyor olmakla birlikte kendilerine bu süreçte büyük sabır diliyorum. Yemekleri silme tereyağı ve tuz dolu olan bir milleti ne kadar kinoa ve karabuğday tüketmeye ikna edebilirsin ki?
Ah ama değinmeden geçemeyeceğim, bu sıra bir Chia Tohumu var ki ona fena kılım. (Annem de sazan olduğundan almış tabi durur mu?) Efendim Chia tohumu çok yararlı anti oksidan bir besinmiş, şeker detoksunda chia tohumu kullanarak yaptığımız tatlılarımızla şeker almadan ihtiyacımızı karşılay… HE YAV HE!




21 Kasım 2015 Cumartesi

Onuncu Gün: Biscolata

18.11.2015 / Çarşamba–  Şeker Detoksu Gün 10

Bu yazı dizisini yazmaya başladığımda sadece bayanların ilgi göstermesini beklerken, aslında erkeklerin de yazdıklarımı yakından takip ettiğini fark ettim. Takip eden erkeklerin çoğu hiç çaktırmadan, derinden ve sessiz bir şekilde okuyor yazılarımı. Detoks ve diyet konuları sadece bayanları ilgilendiriyormuş gibi dursa da hepimiz çok iyi biliyoruz ki o uğruna aylarca spor salonundan çıkmadığınız Six Packler ne yazık ki şekeri bırakmadan ortaya çıkmıyor beyler.

Şeker kalori bakımından zengin ve hızlı bir enerji kaynağı iken, ihtiyaçtan fazla alındığı takdirde yakılmayan şekerler vücuda hemen yağ olarak depolanır. Yeterli şeker alamamak ise hiçbir zaman sorun teşkil etmez. Vücudun minimum enerji ihtiyacı gün içinde aldığımız toplam kalori miktarı ile karşılandığı sürece vücudumuz sağlıklı bir şekilde görevlerini yerine getirmeye devam eder. Aslına bakarsanız şeker tüketimi hepimizin pisboğazlığından başka bir şey değil. Özellikle düz bir karın için şeker tüketimini minimumda tutmakta büyük yarar var. İstediğimiz kadar kilo verelim veya spora gidelim düzenli bir beslenme programına girmedikçe düz karın bir HAYAL. Vücuda aldığımız şekerli maddeler yağa dönüştürüldüğü zaman insanların %95’inde karın bölgesine toplanma yapar. Özellikle çok sık alkol tüketen insanların vücutlarının geri kalanı zayıf bile olsa karın bölgelerinde kocaman bir yağ kütlesi olur. İşte bu koskocaman bir alkol göbeğidir! Düzenli bir beslenme programına girmeden bir taraflarını yırtsan dahi gitmez. Ben denedim gitmiyor…

İşin karbonhidrat boyutuna gelirsek, erkeklerin spor yaparken karbonhidrat alması veya almaması onların tercihine kalmıştır. Genellikle bulk dönemi adı verdiğimiz bir süreçte erkekler karbonhidrat ağırlıklı beslenerek hacim kazanmaya çalışırlar. Spor yaparken çalıştırılan kas grupları özellikle ağır antrenmanlarda büyük bir yıkıma uğrarlar, bu dönemde ihtiyaçtan fazla besin tüketen kişiler hem yıkılan kasları yerine koyarlar hem de üzerine eklerler. Bu beslenme tarzı sayesinde hacim kazanırlar, şişerler ve iri birer insan evladına dönerler. Bu kısımları okurken ilgilerini kaybettiğim bayan arkadaşları tekrar konuya çekmem gerekirse irileşmeden kastım Batman haliyle Christian Bale, Magic Mike filmindeki haliyle Matthew McConaughey veya her haliyle Chris Hemsworth…


(Adam Thor Beyler)

Hazır kadınların şu an ilgisi top noktadayken spor yaparken karbonhidrat tüketiminin kadınlar üzerindeki etkisine gelecek olursam, irileşmek istemiyorsanız (ki hiç zannetmiyorum bir kız durduk yerde irileşmek istesin) spor yaparken ihtiyacınızın üstünde karbonhidrat tüketmeyin. Bir miktar tüketmeniz vücudunuzun ihtiyacını karşılamak ve spordan yüksek verim alabilmek adına önemliyken, fazla tükettiğiniz takdirde felaket bir görünüme sahip olabilir kaş yaparken göz çıkarabilirsiniz.

Bugün eski yazılarıma nazaran ciddi ve önemli bilgiler içeren bir blog yazdım. Çünkü spor konusunu ciddiye alıyorum, herkesin de ciddiye almasını bekliyorum. Özellikle erkeklerden çok rica ediyorum ne olur spora gidin. Tabi ki bir Biskolata erkeği vücudu yapmanızı kimse beklemiyor, ama yani yaparsanız da şikayet etmeyiz. Benim demek istediğim erkek adamın biraz hacmi olur, öz kütlesi olur filan. Allah aşkına vitaminsiz vitaminsiz ortalarda gezmeyin, omuzu benimkinden dar olan çocuklar var ya… Ayıptır!



20 Kasım 2015 Cuma

Dokuzuncu Gün: Trileçe

17.11.2015 / Salı –  Şeker Detoksu Gün 9
Trileçe, triliçe, triliçi şeklinde bin bir türlü varyasyonla söylenebilen, nereden çıktığı tam olarak belli olmamakla birlikte bir anda hayatımıza giren ve her köşeden çıkan bu tatlıdan bloğumda bahsetmesem olmazdı. Bundan iki sene öncesine kadar böyle bir tatlı yoktu, kimse de eksikliğini hissetmezdi. Şimdi bir anda bütün restoran menülerinden tutun, yemekhane menülerine kadar her yerde bir trileçedir gidiyor. Tepsiyle baklava, börek üretip gönderen yerler şimdi bir de bunu üretiyorlar.  Eskiden misafirliğe giderken yaş pasta, baklava veya börek alırken bir anda elimizde 1 paket trileçe ile gider olduk. Hayır, bir de sıvışık, eriyik saçma bir yapısı var ev sahibine veriyorsun onu bütün poşete akmış filan tam rezillik. Bu tatlıyı gerçekte kim buldu, nasıl piyasaya sürdü ve nasıl bu kadar ünlü oldu bilmiyorum ama tahminim trileçenin yıldızının annelerin altın günlerinde parladığı yönünde.
Detoksumun dokuzuncu gününde işten çıktım, okula gittim. Ders mers derken enerjim tükenmiş ve karnım acıkmış bir şekilde akşam 9 gibi kendimi eve attım. Detoksta olduğum için bir çorba içip yatarım diye düşündüm. Tabi ki bu kadar çalışmanın üzerine bir kâse çorba ile asla doymadım ama o saatte başka bir şey de yiyemezdim. Yiyemesem de en azından bir envanter sayımı yapayım diye buzdolabını açtım.  Açmaz olaydım! Komşuda gün varmış, annem çalışıyor günlere katılamıyor diye kibarlığından günde yapılan yemek ve tatlılardan doldurup birer tabakta bize getirmiş. Dört çeşit börek, sayısını bilmediğim kadar çeşit meze, poğaçalar, kekler, pastalar, tatlılar… Normalde olsa evde mutluluktan halay çekmem gerekirken, resmen gözlerim doldu. Çünkü ortalama bir gün menüsünde şeker detoksunda tüketilmemesi gereken besinlerin tümünü rahatlıkla bulabilirsiniz. 

Detoksu yarılamak üzereyken size bu süreç hakkında kısa bir özet geçeyim. İlk 2-3 gün detoks yapıyorum gazıyla her şeye dayanılıyor. 4. ve 5. günlerde lan bu biraz zor olacak galiba diye düşünürken, aşermeler ve acıkmalar baş gösteriyor. 6,7,8 ve 9. Günlerde ise açlık ve göz dönmesi pik yapıyor. Her bir blog yazımda ayrı ayrı bahsettiğim zeka gerilemesi, agresiflik, sabırsızlık ve mutsuzluk bu dört gün boyunca eş zamanlı yaşanıyor. Yani detoks mu yapıyoruz, dayak mı yiyoruz belli değil. Eğer bu belirtiler acil olarak geçmezse sonucu ne olursa olsun bu katlanılacak dert değil arkadaşlar. Muhteşem blogger anneler, diyet guruları, detoksta detoks diye gezinen aristokrat sağlık uzmanları bir daha ki sefer insanları gaza getirip bilinçsizce detoksa sokmadan önce bu belirtilerden de bahsetmek ister misiniz? Bu blogu yazmıyor olsam şimdiye 10 kere vazgeçmiştim. Ama sonrasında neler olacak, bu kadar beklediğimize değecek mi ve acaba 21 günün sonunda THY bana acıyıp Ankara-Gaziantep uçuşu hediye edecek mi? 
Antep’e gitmeden toparlanmam kesinlikle mümkün gözükmüyor!

19 Kasım 2015 Perşembe

Sekizinci Gün: Dilber Dudağı

16.11.2015 / Pazartesi –  Şeker Detoksu Gün 8
Bizim toplumumuzda iş yerlerinde yeni bebek sahibi olan, yeni evlenen, yeni araba alan, işe yeni başlayıp ilk maaşını almış olan kişilere zorla tatlı aldırılır. Ofis 10 kişiyse 10 kişiye, 50 kişiyse 50 kişiye de bu tatlıdan tedarik etmek zorundasınızdır.  Bunun adına “Hayırlı Olsun” tatlısı denir.  Kanımca tatlı alan kişiler bu kadar masrafa babalarının hayrına girmezler. Alın şu tatlıyı yiyin de bari nazarınız değmesin konseptli bir tatlıdır o. Bizim müdürlük 52 kişi olduğundan ne evleneni bitiyor, ne araba alanı… Minimum iki haftada bir, bazı yoğun sezonlarda haftada iki kilolarca tatlı geliyor ofise. Nitekim detoksumun sekizinci günü de bu tatlı koması günlerinden birine denk geldi. Ofiste hem bir evlenen, hem de yeni araba alanın tatlı ikramı oldu. 
Blogu yazmaya başladığımdan beri 1 hafta geçtiğinden, artık tanıdığım hemen hemen herkes şeker detoksumdan haberdar. Yazdıklarım yüzünden insanlarda son zamanlarda tatlı yerken bir vicdan azabı çekme, suçluluk duyma ve pişmanlık duyguları ortaya çıkmaya başladı. Eskiden löp löp iki,üç adet dilber dudağı gömen insanların tek bir tanesini üç ısırıkta ve sindire sindire yediğine şahit olmaya başladım. Ofiste tatlıların açılışı yapıldıktan sonra tatlısını alan herkes bana suçluluk dolu acıyan bakışlar attı. Bu bakışların iki anlamı vardı. Birincisi “Canım ya kıyamam çok zorlanıyorsun şu an dimi?” iken ikincisi “Ya bu kız şeker zarar diyordu, bunu da yiyoruz şimdi ama neyse artık Allah affetsin!” anlamına geliyordu.
Aslında sadece tatlı yemesem bir nebze daha kolay da bu rafine karbonhidrat olayı fena kastırıyor. Tatlıları öyle aman aman çok özlemedim, serbest olsa tabi ki yerim ama tatlı YOOK diye düz duvara tırmanacak kıvama da henüz gelmedim. Bakın tam on gündür yani bir buçuk haftadır lahmacun yemiyorum. Bu detoksa girmeden önce jübile günümde de nasıl oldu bilmiyorum ama lahmacun yemeyi unuttum. Beyaz undan yapıldığı için kendisini tüketemiyorum. Buradan yetkililere sesleniyorum, lütfen kepekli unla lahmacun üretin! Bazen o kadar aç yatıyorum ki lahmacunun uzaklardan bana adımla seslendiğini duyuyorum.  Şu detoks bir bitsin, bir daha tam anlamıyla veda etmeden karbonhidratı bırakmayacağım.

Blog yazdığım bu süreçte arkadaşlarımdan çok değişik tepkiler aldım. Kimisi aniden gaza gelip bu detoksa başladı, kimisi tam detoks yapmasa da tatlı yemeyi durdurdu. Bazıları yediği her tatlının fotoğrafını atıp sabrımı denerken, bazıları beni görünce küp şeker sallamaya başladı. Yavrum beygir miyim ben küp şeker nedir?  Bir iki tane tanıdığım tatlı yedikçe aklımıza sen geliyorsun dedi, kimisi blogu o kadar beğendi ki bütün herkese okutturmaya başladı. Annemin arkadaşları sürekli haber yolluyor, severek takip ediyoruz filan diyorlar. Gerçekten çok mutlu oluyorum. Enerji doluyorum ve desteklerinizden güç alıyorum… Demeyi gerçekten çok istedim ama hakikaten çok açım!
YAŞAMAK BU DEĞİL!


18 Kasım 2015 Çarşamba

Yedinci Gün: Nutella

15.11.2015 / Pazar –  Şeker Detoksu Gün 7
Biliyorsunuz her Pazar yaptığımız kahvaltıya ait uçsuz bucaksız sofranın fotoğraflarını çekip sosyal medyaya yüklemek çağımızın yeni hobisi. Tamam, bunu benim yaş grubum çok daha az yapsa da anne-baba yaş grubunun paylaşımları OWWWWW! Mesela bizimkilerin bazı arkadaşlarının o gün kaç öğün nerede ne yediğini gözüm kapalı, tek solukta ve ezberden söyleyebilirim. Yani arada bir güzel yemekler tabi ki paylaş. Çok efsane kahvaltıları arada ben de paylaşıyorum, maksat arkadaşlarım bilgilensin nerede nasıl kahvaltı etmesi gerektiğini öğrensin diye. 
Peki, meşhur kahvaltıların vazgeçilmezi nedir? Tabi ki Nutella! Ya Allah aşkına bırakın bu işleri. Nutella! Sen kim köpeksin acaba sofraların vazgeçilmezi oluyorsun bir anda? Ya sen yoktun tahin pekmez vardı, sen yoktun bal kaymak vardı, sen yine yoktun tereyağı ve reçel vardı.  Şeker detoksu sürecimde kahvaltılara dair özlediğim son şey Nutella kimse kusura bakmasın. Ayrıca hemen şuracıkta bir kamu spotu yapmam gerekirse, Nutella da kullanılan Palmiye yağı sağlık için bir hayli zararlı. Palm yağları bitkisel olmasına rağmen yüksek miktarda doymuş yağ içerdiği için obezite ve kalp-damar hastalıklarına yol açabiliyor. Sadece Nutella değil birçok çikolata ve bisküvide de bulunan bu yağların kişi başına yıllık tüketimi yaklaşık 2 kilo kadar. Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi bu yağların kullanımının toplum tarafından azaltılması ve toplumun bu konuda bilinçlenmesi için birçok çalışma başlatmış durumda. Aman yemişim kalbi damarı diyerek sağlığına önem vermeyen ve hala Nutellayı savunanlar için açıklamam gerekirse Nutella yersen POPON ÇOOOK BÜYÜR! Önünü alamazsın!


Beni tam tanımayanlarınız için birkaç itirafım olacak. Çikolata sevmem. İçinde çikolata geçen pasta yemem. Keza Cupcake’den de hiç haz etmem. After Eight, Likörlü çikolata, Pralinli çikolata tarzı abuk subuk tatlıların kokusuna bile tahammül edemem. Her şeyi anladık da çikolata yemeden nasıl dayanıyorsun sorunuza da böylece yanıtlamış oluyorum.  Çikolata sevmiyorum diye lütfen şeker detoksu güvenilirliğim sarsılmasın! Çikolata sevmiyor olabilirim ama şerbetli tatlı konusunda affetmem şov yaparım. Koy önüme bir tepsi baklavayı, gide gele gide gele bir günde o tepsiyi bitiririm gıkım çıkmaz sizin de ruhunuz duymaz.  Anlayacağınız bu detoks kapsamında beni çikolatalı tatlılar değil de şerbetli tatlılar zorluyor. Kızlar ve çikolata arasında kutsal bir bağ olduğuna inanılır, kızların çikolatayı her şeye tercih edeceği filan zannedilir. Bu inanışı şimdi size tek bir örnekle yalanlayacağım.
Kuzenimin nişanında (kız tarafı Antep’li) hem nişan pastası hem de Antep’ten gelen baklava dağıtıldı. Bakın size yemin ederim pastalardan çatal alınmadı, en son hatırladığım herkes baklava tabağını yalıyordu. O yüzden lütfen gereksiz şov yapmayalım BAKLAVA büyüktür çikolata. Herkes bunu sakince kabul etsin.


17 Kasım 2015 Salı

Altıncı Gün: Dondurmalı İrmik Helvası

14.11.2015 / Cumartesi –  Şeker Detoksu Gün 6
Ankaralı olanlar ya da Ankara’ya yolu düşmüş olanlar çok iyi bilirler şehrimizin gastronomi alanındaki gururu Aspavalardır.  Kalça(çok kibarım) göbek alıp başını gitmesin diye eskiden gittiğim gibi geceleri yemek yemeye gidemesem de, gündüzleri haftada bir mutlaka Aspava yemeye özen gösteririm. Bu konuda çok muntazam ve titiz çalışırım, bunu 22 yıl boyunca yaşadığım Esat’daki evin 2 km yarıçapında yaklaşık 18 Aspava olmasına borçluyum. Bilmeyenler için (Aspava’yı bilmemek de ağır cehalet!) Ankara’nın en meşhur ve ilk Aspavalarının olduğu yerde büyüdüm ben. Kimse Aspava nedir bilmezken biz dedemle SSK yerdikanlayacağınız Ankara’nın yakın gastronomi tarihine çok hâkimim arkadaşlarYani bir Hacı Arif Bey olsun efendim bir Kebap 49 olsun… 
Neyse konumuza gelecek olursak, detoksumun altıncı gününde Aspava’ya gitme gafletinde bulundum. Karbonhidrat tüketemesem de kebap yememin bir sakıncası yoktu, yani bildiğiniz kendi kararımla mermiye kafa atmış bulundum. Kızlar benim detoksta olduğumu bildiklerinden daha en başında “Biz baya bir yiyeceğiz şimdiden özür diliyoruz dediler. Harbiden yediler de yediler yani… Olayın zorluklarına bakacak olursak, bir kere kebabın yanında ekmek, lavaş vs. yememek baya saçma bir olay. Kebabın bütünlüğüne zarar veriyor adeta, o güzelim et yavan ve sıkıcı bir hal alıyor. Yeri gelmişken lugatımıza katmış olduğu bu saçma sapan ekmeksiz kebap fikri için Canan Karatay ve ANNESINE buradan sevgilerimi yolluyorum. İkinci zorluk, Aspava’da gelen o muhteşem kıtır kıtır, sıcak soslu patatesin kokusuna dayanmak çoooook zor. Kendinize not detoksa girerseniz o sırada nezle olmaya özen gösterin, koku alma duyusundan arınmak işinizi baya kolaylaştırır. Sonuncu ve en vurucu Aspava vakası ise Dondurmalı İrmik Helvasının masaya geldiği anda oldu. Önce masadaki tüm gözler bana döndü, usulca yutkundum ve dedim ki “Rahat rahat yiyin yaa, benim canım çekmez zaten. Derken bayılmışım…

Hafta sonu içki yok felsefeme devam ederek cumartesi akşamını da Cin Tonik görünümlü soda limon içerek geçirdim, hatta kadar çok içtim ki soda limon içmekten adeta midem delinecek. Şimdi size biraz alkollerin şeker ve kalori oranlarında yaptığım araştırmalar hakkında bilgi vereyim. Bir kere hemen hemen her alkollü içeceğin içerisinde bolca şeker var, şeker olmasa bile hepsi başlı başına birer kalori bombası yani uzak durulması şart. Peki, alkollerdeki şeker oranları nasıl? Aşağıda vereceğim rakamlar ortalama olup, yabancı bir makaleden alınmıştır. Farkındaysanız boş adam değilim, kaynak filan kullanıyorum!
1 Bardak Kırmızı Şarap: 1 adet Küp Şeker
1 Bardak Beyaz Şarap: 1,5 adet Küp Şeker
Şampanya: 1,5 adet küp şeker
1 Bardak Cin & Tonik4 Adet Küp Şeker
1 Bardak Vodka & Meyve Suyu: 8 Adet Küp şeker
Bira: Hiç şeker yok! Ama boşa heveslenmeyin bu da yasak tabi ki. 
Rakı: Rakamları yabancı kaynaktan aldım diyorum! Bunun cevabı yok herhalde. Her şeyi de benden beklemeyin.