4 Aralık 2015 Cuma

Yirminbirinci Gün: Şöbiyet

29.11.2015 / Pazar –  Şeker Detoksu Gün 21

BİTTİ! BİTTİ! BİTTİ!
KURTULDUM!

Şimdi sizlere 21 günlük bu serüvenin hasılatını açıklıyorum. 2,5 kilo verdim, sabahları daha dinç uyanmaya başladım, gözaltı şişlik ve morluklarım azaldı (babam bunun sebebinin direkt olarak alkolü bırakmam olduğunu düşünse de) ve son olarak sporda gösterdiğim performans büyük ölçüde arttı. Bu kadar güzel etkinin yanında canım artık hiç tatlı çekmiyor demeyi de çok isterdim tabi ama ilk günden beri söylediğim gibi böyle bir şey tam olarak mümkün değil. Vücut unutsa beyin unutmuyor şekeri, beyin unutsa kalp unutmuyor zaten.  Ha bu kadar sürenin sonunda farklı olarak ne oldu? Artık yemeklerden hemen sonra canım tatlı çekmiyor. Güzel yemeğin arkasına gelen “Of bir tatlı olsa da yesek“  hissi artık bana hiç gelmiyor. Görmesem tatlı aramam mesela ama gözümün önünde birileri yerse kesin yine canım çeker. Yani sonuç olarak gerçekten de iddia edildiği gibi şekeri bırakmanın etkileri 21 günün sonunda net olarak gözlemlenebiliyor ve hakikaten de insan vücuduna yararları büyük.

Peki, bu detoksu insanlara tavsiye eder miyim?
Kesinlikle hayır.

Yazılarımı sırasıyla takip ettiyseniz ilk 15 günün benim için kâbus gibi geçtiğini anlamışsınızdır. Bir kere o yoksunluk ve açlık kısmı çok acı dolu. Sinir, stres, gerginlik, agresiflik… Yani ne oluyoruz ya altı üstü bir detoks bir insanın hayatı bu kadar felç edilmez ki. Sonra alkol alamıyorsun, bütün hafta sonu aktivitelerin çöp oluyor. Karbonhidrat alamıyorsun, dışarı arkadaşlarla yemeğe çıkmak zulüm oluyor. Şeker detoksu sadece şekeri bırakmaktan ibaret olsa valla yapın diyeceğim, ama rafine karbonhidrat olayı tamamen manasız ve bana bunun aksini bu detoksu tam olarak tamamlamamış kimse iddia edemez. Önce 21 gün adam gibi yapın sonra gelin konuşalım…
Sağlıklı olmak istiyorsanız, dengeli beslenin aşırıya kaçmayın ama hiçbir şeyden de kendiniz mahrum bırakmayın. Kilo vermek istiyorsanız az yiyin, bir süre börek çörek pasta tüketmeyin günlük öğünlerinizi normale göre kısın biraz da spora gidin. Yok, ben tek başıma yapamıyorum diyorsanız bir diyetisyene gidin, onlar sizi seveee seveee(!) adam ediyorlar zaten. Ama sağlıklı olmak veya kilo vermek için bir anda sakın detoksa başlamayın. İnsanı hayattan soğutuyor…

Eğer benim gibi can sıkıntısından “dur lan şunu da yapayım bari” diye bu işe girecekseniz kendinize önce yazacak güzel bir blog açın bir de okuyacak güzel insanlar bulun.

Son blog yazımı bitirmeden önce,
Her gün bıkıp usanmadan detoksumu hakkıyla tamamlayabileyim diye bana beslenme çantası hazırlayan annem ve babama,
Ben detoksa girdim diye gaza gelip detoksa giren, 10. Gününde pes edip kendini yemeye veren, öküz gibi yediği halde asla kilo almayan gıcık ve biricik arkadaşım Hazal’a,
Blog’un ilk gününden beri yazılarımı ilk paylaştığım anda okuyup, üzerinde kritik veren ve kendimi geliştirmemi sağlayan arkadaşlarım Ladin, Elif ve Ece Cambaz’a,
Beni bu süreç boyunca hep destekleyen, canım tatlı çekince süte tarçın karıştırıp bana servis eden ofis arkadaşım Deniz’e,
21 gün boyunca yiyemesem de sadece dünya üzerindeki varlıkları bile beni mutlu eden Lahmacun, Baklava ve Şöbiyet’e,
Hayatıma şeker detoksu fikrini yaptığı bitmek bilmeyen şekersiz tatlı paylaşımlarıyla sokup, benim tepemin tasını attırarak bu detoksa girmemi sağlayan Sayın Dyt. Ferin Batman’a,
Lezzet Haritası programıyla Anadolu’yu kaşık kaşık yiyerek beni kıskançlıktan çatlatan Ezgi Serter’e,
Yedikleri her tatlının fotoğrafını atarak beni canımdan bezdiren (onlar kendilerini bilir) paçoz arkadaşlarıma,
Detoksun son gününde gözümün önünde Dominos Double Cheddar Italiano Pizza yiyen vicdansız en yakın arkadaş grubuma,
Teşekkürü bir borç bilirim!

Son olarak 21 günlük bu serüvende sıkılmadan yazılarımı takip eden, mesaj atan, arayan soran, Facebook paylaşımlarımı görüp beğenen ve yorum yapan, yazdıklarımı yararlı bulup kendi sayfalarında paylaşıp yazılarımı daha fazla kişiyle buluşturmamı sağlayan tüm herkese çok teşekkür ederim. 

ŞAFAK ATAR, GİZOŞ KAÇAR!





3 Aralık 2015 Perşembe

Yirminci Gün: Tulumba Tatlısı

28.11.2015 / Cumartesi –  Şeker Detoksu Gün 20
Pinner Test sonuçları elinize ulaştığında sonuçların olduğu dokümanda 3 adet renkli sütun görürsünüzBu sütunlardan ilki olan kırmızı sütun kişinin kesinlikle kaçınması ve tüketmemesi gereken gıdaları gösterir. Sarı sütun, sınırda reaksiyon gösterdiğiniz ve kaçınmanızın faydalı olacağı gıdaları gösterir. Üçüncü ve son sütun olan yeşil sütun kişinin hiçbir kısıtlama olmadan tüketebileceği gıdaları listeler. Kırmızı ve sarı sütun arasındaki ayrımı iyi yapmak gerekirse, kırmızı sütundaki gıdalardan kaçınılması sarıdakilere göre çok daha öncelikli olmalıdır. 
Testi yaptırmadan önce yaptıran insanlardan duyduğum kadarıyla sonuçlarda çok dumur edici gıdalar çıkabiliyormuş. Mesela domates intoleransı diye bir olay var, domates ve içinde domates geçen hiçbir gıdayı tüketmemen gerekiyor. Türk mutfağındaki salçanın önemini düşünecek olursan domates intoleransı = aç kalmak. Sonra Gluten intoleransı var mesela o da evlerden uzak… İçinde gluten olan hiçbir gıdayı sindirememek acayip üzücü bir şey, çünkü gluten her yerde. Buğday, yulaf, arpa, çavdar… Derken yine baya bir yemek elendi, al işte yine açsın! 

Ben bu sonuçların çıkma riskini göze alarak testi yaptırmaya gittim ama testi yapan arkadaşa da tembihledim “bak böyle hayatımın içine edecek sonuçlar çıkarsa bana haber vermeyin” diye. Neyse tabi o işler pek öyle olmuyormuş, testin sonuçları direk benim e-mail adresime geldi. Mail açılana kadar acayip heyecanlıydım. Yani o kadar korkuyordum ki sevdiğim bir şeye intoleransım çıkacak diye aklımı oynatacaktım. Sanki çıksa ne olacak tüketmeye devam etmeyecek miyim? Edeceğim ama hep bir vicdan azabı olacak içimde.  Hayır, bir de bayağı da bir para verdim yine kendi isteğimle kendi hayatımın içine etmek üzereyim. Ama biliyorum çok yararlıymış, çok rahatlatıyormuş, rahatsızlıkların ve şikayetlerin büyük ölçüde azalıyormuş. Yaptıran herkes çok memnunmuş ve ben bundan eksik kalırsam kesin çatlarım.

Neyse, sonunda test sonuçlarımı açtım ve 3 tane nur topu gibi kırmızı, 2 de sarı gıdam olduğunu gördüm. Peki, bunlar neler?
Kırmızı Gıdalar
Çörek Otu: Kandil simidi dışında çok bir yerde tükettiğim söylenemezdi zaten. Onunda susamlısını yer hayatıma devam ederim. Aslında çok yararlı bir besinmiş ama başka yararlı besinlerde vardır elbet bunu yemesem eksikliğini asla hissetmem.
Yulaf: İlk gördüğüm an utanmasam OLEY diyecektim. Geçen sene yaptığım diyetlerimde o kadar çok yulaf yedim ki anlatamam. Hele bir de suyla haşlanmış yulafa armut doğrayıp üzerine tarçın ektiğin bir tarif var ki o da meşhur bir detoks kahvaltısıdır, ancak çeken bilir tam bir BEYGİR öğünü. “Bu yulaf intoleransı işi çok iyi oldu. Asla yemek zorunda değilim hatta yemeyi geçtim kaçınmam lazım, güle güle yulaf...” diye düşünürken testin açıklamalar kısmını okumamla, yulafın bende soğuk duş etkisi yaratması bir oldu. Raporda yazan cümleyi direk aktarıyorum: “Viski ve votkalarda da yulaf bulunduğu için bu tür alkolleri de belirli sürelerle tüketmeyiniz.”  OOO YO! 
Soya Fasulyesi: Uzak doğu mutfağını tamamen hayatımdan çıkarmamı gerektirecek olan bu madde de zerre umurumda olmadı. Sushi filan zaten sevmem, soya sosu da çok tuzlu diye pek haz etmezdim. Soya filizi bizim Türk mutfağında çok yaygın kullanılan bir şey de değil. Çok rahat. Yine süper intolerans vücudumu tebrik ediyorum. Ne kadar gereksiz gıda varsa bulup reaksiyon göstermiş.
Sarı Gıdalar
Karnabahar: Ya inanmıyorum karnabahara intoleransım mı çıktı? Hâlbuki karnabaharın ne güzel(!) tadı ve kokusu vardır insanın burnunun direğini eritir yer yer midesini bulandırır. Ağzında sakız gibi uzar, tipi bir şeye benzemez. Annecim özür dilerim artık bir daha asla aslaaa karnabahar yiyemem çünkü bana zararlı! Lütfen ısrar etme… 
Şeker Pancarı: İşte buraya kadar çok iyi dayandığım intolerans testimin ZORT ettiği noktaya gelmiş bulunuyorum. Ne demek şeker pancarı içeren ürünleri tüketemezsin? Beyaz şeker lan o, beyaz şeker her şey! Beyaz şeker hayat! Ya bu bir çeşit şaka mı? Ya şeker detoksu yapıp hayattan soğumuş, bitsin diye şafak sayan bir insana senin şekere intoleransın varmış arkadaşım denir mi?  Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? 
Çarkıfelekte en yüksek puan bendeyken İFLAS gelmiş gibi hissediyorum kendimi. 
NOT: Şeker pancarı intolenransının ayrıntılı açıklamasını henüz öğrenemedim. Umarım tablo çok vahim değildir. Ühü ühü…

2 Aralık 2015 Çarşamba

Ondokuzuncu Gün: Profiterol

27.11.2015 / Cuma –  Şeker Detoksu Gün 19

OOOO! Beyler bayanlar son 2 gün!

Zaten yazacak konum kalmadı artık bloğun bitmesinin zamanı çoktan gelmişti. Bu son birkaç gündür detoks olayına artık o kadar alıştım ve bu hayat tarzını o kadar kabullendim ki hafta sonu gelmiş ve ben farkında bile değilim. Nasılsa dışarı çıkmayacağım diye hafta sonunun gelmesini hiç önemsemedim galiba. Bildiğiniz asosyal bir tip oldum. Sadece şeker değil sosyallik detoksu da yapmış oldum arada. Zaten ben detoksu unutsam bile insanlar unutmadığı için ayrılmaz bir parçam haline geldi bu durum. Mesela birine bir şey sormam gerekiyor mesaj atıyorum, oooo detoks ne durumda ya diye cevap atıyorlar. Hayır, şurada iki saniye unutmuşum ne güzel, neden hatırlattın ki? 

Karar verdim şu 2 günde çabuk tarafından geçerse kendimi usulca şekere teslim edeceğim. Aslında canım çektiğinde değil de gerekli olduğuna kanaat getirdiğimden buna karar verdim. Çünkü şu an benim vücut şok, benim vücut dumur! Kaldıramadı bu kadar düzenli ve sağlıklı beslenmeyi. Alışacak filan diye de iyice korkuyorum ben hep böyle devam edemem ki sonuçta. Bir an evvel kendisini sağlıksız beslenme alışkanlıklarım ile eski düzenine döndürmem lazım.
Eski hayatımı geri istiyorum!

Bugün bahsedeceğim Gıda Intoleransı yine çok popüler ve yararlı bir konu, bu yüzden özellikle sona sakladım! Günlük yaşantımızda yediğimiz birçok gıda vücudumuzda olumsuz etkiler yaratıyor olabilir. Örneğin bazı günler yediğimiz bir şeyden dolayı “bugün çok şiştim, galiba yediğim şey bana dokundu” deriz ya işte o sırada yaşadığımız rahatsızlık hissi gıdaların vücudumuzda yarattığı bu olumsuz etkilerden sadece bir tanesi. Vücudumuzda bazı enzimlerin olmayışı veya yeterince üretilmeyişi veya bağırsak florasındaki bozukluklar bazı gıdaların yeterince sindirilememesine ve bağırsaklarda yeterince parçalanamamasına sebep olur. Bu gıdalar vücudumuz tarafından zararlı ve yabancı maddeler olarak algılanır ve savunma sistemimiz intoleransımız olan gıdalara karşı savunmaya geçer. Bu savunma durumu vücudumuzda şişkinlik, halsizlik veya ileri seviyelerde kaşınma, deride döküntü gibi rahatsız edici etkiler olarak kendini gösterir.

Ne yazık ki herkesin (çok çok küçük bir azınlık dışında) farklı farklı gıdalara intoleransı var ve bunların hangi gıdalar olduğunu anlamak için Gıda Intoleransı testi yaptırmak gerekiyor. Piyasada şu an birçok gıda intolerans testi var, gerek profesyonel merkezlerde gerekse evde kitini satın alarak bu testi kolayca yapabiliyorsunuz. Ben yaptığım araştırmalar sonucunda Pinner Test’i diğerlerine nazaran daha güvenilir buldum ve geçtiğimiz haftalarda bir fırsatını bulup yaptırdım.
Önce parmağınızı bir iğne ile deliyorlar, sonra oradan fışkıran kanları bir kağıda sürüyorlar akabinde o kağıdı yurtdışında bir merkeze yolluyorlar. Merkez kan örneğiniz üzerinde gerekli testleri yapıp 2-3 hafta içinde size sonuçları bildiriyor. Ben testi 2 hafta kadar önce nFIT’de yaptırdım. Sonuçta parmak delmedir, kandır filan tanıdık bildik insan olsun dedim, bir de Oya'ya çok güvenirim zaten eski arkadaşım. 

Neyse en sonunda testimin sonuçları bugün elime geçti. Ama bu sonuçlardan yarın ki yazımda bahsedeceğim…

Yazacak konu kalmıyor dedim ya! Neremden konu bulayım bu kadar çok?

1 Aralık 2015 Salı

Onsekizinci Gün: Kaymaklı Ekmek Kadayıfı

26.11.2015 / Perşembe –  Şeker Detoksu Gün 18
Bakıyorum da bu blogdan sonra herkeste bir şeker detoksu yapma çalışmaları başladı. Bakın benim detoks henüz bitmedi, etkilerini az çok anladık ama nihai sonucunun ne olduğunu hala bilmiyoruz. Bence benim ki bitene kadar siz bu işlere soyunmayın. Ya belki hiçbir etkisi olmayacak boşu boşuna 21 gün harcamışımdır nerden bilelim?  Emin olduğum tek bir şey var ki herkes bu detoks ve diyet konularında aşırı gaz. Toplumda bir sağlıklı beslenme furyası başladı ve herkesi yavaş yavaş içine çekiyor. Yazdıklarımı hayatta okumaz dediğim tüm herkes bloğumu okur oldu. Okumanıza gerçekten çok şaşırıyor olmakla birlikte, asla sıkılmayıp okumaya devam ettiğiniz için de okurlarıma ayrıca teşekkür ediyorum.
Şimdi biraz detoks kapsamında tartışmalı olan konulara ağırlık vermek istiyorum.
• Detoksta kahve yasak
YANLIŞ! Evet, böyle bir söylenti var. Aslına bakarsanız 7 gün detokslarında kahve kesinlikle yasak onu biliyorum. Ama bu 21 günlük şeker detoksunda yasak değil. Kulvarlar farklı kulvarlar. Detoks var detoks var hepsini aynı sanmayalım lütfen. Ayrıca eğer bunda kahve de yasaksa artık ÇÜŞ!
• Sakız çiğnemek yasak
DOĞRU! Ne yazık ki bu doğru, sakızlar tatlandırıcı içerdiği için sakız çiğnemek de 21 gün boyunca tamamen yasak. Falım sakızlarında bildiğim kadarıyla tatlandırıcı yok. Canınız çok sakız çiğnemek isterse onu önerebilirim. 
• Şekersiz tatlı tarifleri ile tatlı ihtiyacımı giderebilirim
DOĞRU! Ama Allah aşkına kendinize böyle işkenceler etmeyin. Şekersiz tatlı tariflerinin %95’ı rezalet… Tatlı ihtiyacınızı karşılamaya yönelik olmamakla birlikte, daha çok sizi tatlıdan soğutmak için uydurulan bu tariflere lütfen itibar etmeyiniz. Özellikle tarifin içeriğinde Chia Tohumu gördüyseniz arkanıza bakmadan tariften uzaklaşmanızı şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca burada amaç tatlıya hasret kalmak! Zaten bu detoks sürecinde yırtınsanız da tatlı ihtiyacınız karşılanmıyor, çok kararlıysanız sıkın dişinizi 3 haftacık. Şekersiz tatlı lafını duyunca otomatik sinirleniyorum vallahi durduramıyorum kendimi… Çok pardon!
• Süte tarçın katarak tatlı ihtiyacımı azaltabilirim
DOĞRU! Süte tarçın katınca (özellikle laktozsuz süte) salep içiyormuş gibi kendinizi kandırabiliyorsunuz. Ama bunu ilk 1 hafta filan sakın yapmayın, aklınıza daha çok tatlı gelmesine sebep oluyor. Sütlaçlar, keşküller, kazandibiler… 

30 Kasım 2015 Pazartesi

Onyedinci Gün: Kedi Dilli Tiramisu

25.11.2015 / Çarşamba –  Şeker Detoksu Gün 17
Ofise yine baklava geldi ve bu sefer Düveroğlundan.  Şeker detoksu sürecimde her hafta ofise tatlı geldiği yetmezmiş gibi, geçen her hafta tatlılar bir üst modelleriyle geldi. Resmen sabrım test ediliyor ofistekiler tarafından. Ama hepsi şahit tek bir ısırık dahi almadım baklavadan, sadece kutunun önüne gidip biraz koklayıp geri döndüm, gerçi kokusu bile kafa yaptı…  İş yerinde herkes etrafımda sürekli olarak bir şeyler yiyor. Diyeceksiniz ki insanların lokmasını mı sayıyorsun. Hayır, tabi ki saymıyorum da insan yemeyince diğerlerinin yedikleri bir ayrı dikkat çekiyor. Sürekli bisküviler, çikolatalar, krakerler dönüyor ofis içinde… OH GÖTÜRÜN. Yarasın. Neyse herkes sakin olsun haftaya aranıza geri dönüyorum ve bu sefer dönüşüm muhteşem olacak. 

Bu aralar hem okul, hem iş hep bir yandan bastırıyor bu yüzden çok yoğun çalışıyorum ve beynim yorgunluktan patatese döndü. Geçenlerde bir arkadaşıma yoğunluğum konusunda söylenirken bir de “Açım zaten detoks da çok zor” diye bir cümle daha ekledim. Arkadaşım bana baktı ve “Çok iyi işin var ama inatla master yapıyorsun. Zayıfsın ama kafayı bozmuş gibi detoksla uğraşıyorsun. Sen kendi ağzına etmeye bayılıyorsun.” dedi.  Acayip iyi ikna oldum, kız baya mantıklı konuştu ağzımı açıp bir şey diyemedim. Cidden ben bu kadar işin arasında bu detoksa niye başladım lan? Hoş bunu düşünmek için biraz geç kaldım sanırım.  4 gün daha dişimi sıkıvereyim bari…
Ayrıca 21 gün aşırı uzun değil mi? Yap yap bitmiyor, günler geçmek bilmiyorBlog yazılarımın altına ne zaman bitecek ya ne kadar uzun sürdü filan diyorsunuz ya, asıl ben diyorum onu NE KADAR UZUN SÜRDÜ YA BU NE ZAMAN BİTECEK?! 21 gün ne geçmez, ne bitmez zaman aralığıymış! Hayatımın 23 yıl hop diye geçti 21 gün geçemedi arkadaş. Asker gibi gün sayıyorum en sonunda şafak sayar indireceğim cep telefonuma. Asker yolu gözlemiş kadar oldum gerçekten teşekkürler sevgili Türk instagram popili diyetisyenler cemiyeti!

29 Kasım 2015 Pazar

Onaltıncı Gün: Künefe

24.11.2015 / Salı –  Şeker Detoksu Gün 16

ŞAFAK 5!

Tam beş gün sonra şeker detoksum bitiyor ve ben ne yapacağımı tam olarak bilmiyorum. Aklım ve kalbim sabah patates kızartması ile gözünü aç, akşam künefe ile gözünü kapa diyor. Ama içimde küçücük minicik bir parça var ki “o kadar dayandın eğer hemen geri başlarsan bütün emeklerin boşa gidecek” diye söyleniyor. İçimdeki vicdan yapan parçadan nefret ediyorum ve işin kötüsü çok haklı. Yahu o kadar dayandım, şimdi 22. gün zart diye tatlıya mı gömüleceğim? Sonuç olarak şöyle bir karara vardım karbonhidrata geri döneyim ama en azından yılbaşına kadar şeker tüketmeyeyim. Zaten dediğim gibi şekere karşı olan göz açlığım bitmiş durumda. 1 ay daha dayanamayacağım bir yanı yok. Ama patates kızartması, lahmacun ve mantıya kesinlikle geri dönüyorum. Onlar olmadan 1 hafta daha dayanmam söz konusu bile değil.

Hayatımın son 3 yılı bir fiil diyet yapmakla geçti. Gönlümden geçtiği gibi yemek yediğim günleri artık hiç hatırlayamıyorum. Acaba neden etine dolgun kadınların makbul olduğu günlerde doğmadım? (Acayip pirim yapardım, alır götürürdüm yemin ediyorum!) Ama bir halt varmış gibi 34-36 beden vücutların moda olduğu dönemde doğdum. Şimdi sağlıklı olsan yeter, estetik kaygılarla mı diyet yapıyorsun vırt zırt diye konuşacak olanlarınız olabilir. Tabi ki estetik kaygılarla diyet yapıyorum, tabi ki estetik kaygılarla diyet yapıyorsunuz. Kim hoş görünmek istemez ki? Ayrıca benim karşı tarafa hoş görünmek gibi bir derdim yok valla diyen de gözümde uzaylıdır kusura bakmasın. Ben karşı tarafın gözüme hoş gözükmesini istiyorsam, kendime bakmak zorundayım arkadaşım.

Belki bu işin okulunu okumadım ama küçüklüğümden beri (abartmıyorum ki zaten annemi tanıyanlar çoktan anlamışlardır) bir şekilde diyet kavramı içinde büyüdüm. Tamam, yani el kadar çocukken herhalde diyet yapmıyordum ama ben köşede gofret yerken annemin sürekli soda içtiği günleri de dün gibi hatırlarım. Benim asıl akıl hocam annemdir! O yoğun çalışma temposu içinde bile iş çıkışları koştur koştur jimnastiğe gittiğini, elinde sürekli bir diyet listesiyle ara öğün hesabı yaptığını, bir dilim kek için 3 gün aç kaldığını bilirim ben annemin. Kendimi de bu yönümle ona benzetirim çoğunlukla, sonuçta armut dibine düşermiş. Yıllarca anneme özenip diyet yapmaya çalıştım, tabi ki hep başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra baktım bir gün annem diyet yapmaktan aşırı sıkıldı, derken bayrağı ben devraldım.


Diyeceğim o ki bu işler tamamen genetik. Popon büyümeye programlıysa büyüyor ve sen bunu engellemek için hayatın boyunca savaşmak zorundasın. Diledikleri gibi yemek yiyerek kilo almayanlara ayar oluyorum! Hele yemek yemekten hoşlanmayan insanların varlığını direk reddediyorum. Yemek yemeye benim kadar tapınıp dünyanın en büyük zevki olduğunu düşünen tüm herkese selam yolluyorum. 





27 Kasım 2015 Cuma

Onbeşinci Gün: Fıstıklı Antep Baklavası

23.11.2015 / Pazartesi –  Şeker Detoksu Gün 15
Kabul ediyorum her güne ait değişik ve ilgi çekici konular bulup, bunun hakkında yazmak ve okuyucunun ilgisini canlı tutmak çok zormuş. Ama sırf ilgi çekici konu bulabileyim diye yaptığım araştırmalar sonucunda fahri beslenme ve diyetetik diploması almış kadar oldum. Hiç okumadığım kadar makale, yayın ve köşe yazısı okudum. Sağlıklı beslenme nedir, gündelik hayatta nasıl kolaylıkla form tutulur, insan vücuduna yararlı ve zararlı besinler nelerdir bu konularda küçük uzmanlıklar kazandım. Sonuçta vardığım nokta (çok affedersiniz ama) bu hayatta NAH sağlıklı kalınır. Arkadaşım onu yeme zararlı, bunu yeme kilo yapar, onu şöyle tüketme besin değeri kaçar… 
EE BU INSANLAR NE YIYECEKLER?
Bakın dikkatinizi çekerim daha şu kolesterol yapar, bu kalbe zararlı kısımlarına değinmedim oralar 40’dan sonra ilgi alanıma anca girer. Eğer bütün sağlıklı beslenme kaidelerine uyarak yaşamaya çalışırsak bir süre sonra fotosentez yaparak da beslenmemiz mümkün olabilir, tam anlamıyla ot gibi yaşarız artık. Demeye çalıştığım ben sizin yerinize okudum ve araştırdım aklıselim bir insan bu önerilerin yüzde 90’ına uymaz, uyarak yaşarsa da çok da yaşamış sayılmaz. 

Detoksumun son pazartesinde tatlısızlık ve karbonhidratsızlık kavramlarına iyice adapte olmuş bulunuyorum. Zekam tekrar normal seviyelere yükseldi, sonunda sinir katsayım düştü ve iştahım iyiden iyiye kapandı. Bu ara canım sadece yemekle birlikte tüketecek güzel bir içecek çekiyor. Normalde yemeklerin yanında bir şeyler içmeyi çok severdim, şimdi içemeyince sürekli öğünlerimde bir eksiklik varmış gibi hissediyorum. Biliyorsunuz detoksta sadece soda serbest ve ben eğer biraz daha soda içersem midemin orta yerinde kocaman bir delik açılacak. Geçtiğimiz iki haftada kaç litre soda içtim ben bile bilmiyorum ve çok sevmeme rağmen o kadar sıkıldım ki anlatamam. Ayran iç dediğinizi duyar gibiyim, çok tuzlu olduklarından hazır ayranları hiç sevmem baştan söyleyeyim. 
Şimdilerde Stevia diye bir şey çıktı belki duymuşsunuzdur, Avrupa’da Amerika’da acayip popüler bizim ülkede de yenile adını duyurmaya başladı. Aslında Stevia Güney Amerika yerlileri tarafından geleneksel bir tatlandırıcı olarak kullanılan, bitki çaylarına ve diğer içeceklere eklenen bir bitkidir. Stevia bitkisinin yaprakları Steviol Glikozitleri olarak adlandırılan doğal tatlandırıcılar içerir. Bu madde şekerden 300 kat daha tatlı olup, günümüzde gıdalara kalori aktarmadan tatlandırmak için kullanılmaktadır. Güney Amerika bunca yıldır bu nimetten yararlanırken bize bu kadar geç gelmiş olması bizim ayıbımızdır. Şu an yurtdışında birçok içecek marketlerde Stevia’lı olarak da sunulmaktadır. Bunlara uluslararası pazarda Coca Cola ve Lipton Ice Tea öncülük etmektedir. Bu markalar henüz Türkiye pazarına stevialı ürünleri ile girmediler fakat denemek isterseniz Çaykur’un ürettiği Didi markalı soğuk çay şu an marketlerde stevialı seçeneği ile de satılmakta. Ben henüz denemedim, detoksu bozar mı bozmaz mı emin olamadım biraz daha sabretmeye karar verdim. Okuduklarımdan anladığım kadarıyla Stevia tatlı yapımında da kullanılabilen bir bitki. 
STEVIALI BAKLAVA ÜRETEN CENNETE GIDER!
Bu arada kızlar hala mı baklava sevmiyorsunuz? Bir daha düşünün!